SAT sınavı Türkçe mi ?

Bengu

New member
“SAT Sınavı Türkçe mi?” – Evrensel panik, yerel kahkaha!

Dostlar selam! Foruma girer girmez bir başlık gördüm: “SAT sınavı Türkçe mi?”

Ve yeminle söyleyeyim, kahvemi yanlışlıkla burnumdan püskürttüm. Çünkü bu soru, hem saf bir umut hem de trajikomik bir çaresizlik barındırıyor. Hepimizin içinde o gizli dilek var: “Belki de bu sefer sınav kolay olur… hatta Türkçe olur?” Ah, tatlı saflık! Gelin bu konuyu biraz mizahla, biraz stratejiyle, biraz da empatiyle harmanlayalım. Hazırsanız, hem gülelim hem düşünelim!

---

Bölüm 1: “SAT nedir, neden Türkçe değil, olamaz mı?”

SAT, Amerika’da üniversiteye girişte kullanılan o meşhur sınav. Hani şu İngilizce paragrafın içinde Shakespeare, Newton, ve neden bilmiyorsak bir de karınca kolonisi geçen sorular var ya… İşte o!

Şimdi düşünün: Bizim millet, TOEFL’a bile “Toful” diyen bir topluluk. E haliyle “SAT Türkçe mi?” sorusu da bir noktada doğal hale geliyor.

Ama hayır dostlar, SAT Türkçe değil. İngilizce. Hem de öyle “How are you?” seviyesinde değil, “Analyze the implicit argument within the author’s juxtaposition of irony and metaphor” kıvamında bir İngilizce. Yani “adamlar bunu çözüyorsa, zaten sınavı geçiyor” türünden.

Ama şu da var: Eğer SAT bir gün Türkçe olsaydı, o zaman biz değil Amerikalılar ağlardı.

“Okuduğunuz metinde yazarın duygusal derinliği, iç sesi ve sosyo-kültürel göndermeleri nelerdir? Örnek veriniz.”

O an Harvard öğrencisi bile “Hocam, ben anlamadım, ne iç sesi?” derdi.

---

Bölüm 2: Erkeklerin stratejik yaklaşımı – “Sistemi çöz, duygulara yer yok!”

Erkek forumdaşlarımızın yaklaşımı genelde belli:

“Hocam, ben SAT için 6 haftalık plan yaptım. Her gün 50 kelime, 2 test. 8. haftada Princeton benim!”

Ne güzel, disiplinli, hedef odaklı. Ama bazen bu strateji öyle bir noktaya geliyor ki, adam “duygusal bağ” kurduğu tek şey kelime kartları oluyor.

Soru çözme yöntemi bile askerî düzende:

— “Her gün sabah 6’da Reading, 7’de Grammar. Kahvaltıda sadece protein.”

— “Peki sosyalleşme?”

— “O kelime listemde yok.”

Bu arkadaşlarımıza saygımız sonsuz. Çünkü onların stratejisi olmasa, çoğumuz o testin yarısında “Yeter ya, ben hikâyeyi anladım” deyip bırakırdık. Ama bir yandan da bazen diyoruz ki: “Kardeşim, biraz nefes al. Paragrafla tartışma çıkarma.”

---

Bölüm 3: Kadınların empatik yaklaşımı – “Yazarın kalbini anla, puan zaten gelir”

Kadın forumdaşlar ise genelde SAT Reading bölümüne bir “insan ilişkileri testi” gibi yaklaşıyor.

— “Bence yazar üzgün ama kabul edemiyor.”

— “O cümledeki ‘however’ aslında içsel bir kırılma.”

Ve ilginçtir, bu sezgisel okumalarla 750 puan alıyorlar.

Erkek o sırada aynı soruda “However mı, Therefore mu?” diye başını kaşıyor.

Kadın ise: “Yazarın duygusal çatışması bence burada doruğa çıkıyor.”

Bitti, aldı puanı.

Kadınların bu yaklaşımı bize şunu gösteriyor: SAT sadece dil testi değil, karakter testi. Empati, sabır, sezgi…

Ama bazen onlar da abartabiliyor tabii:

— “Yazar üzgün ama umutlu.”

— “Konu kuantum fiziği ama olsun, hissediyorum.”

Yine de onların o içtenliği, sınavı bile sıcak bir kahve muhabbetine dönüştürüyor.

---

Bölüm 4: SAT Türkçe olsaydı neler olurdu?

Ah, işte asıl eğlence burada başlıyor. Düşünün, “SAT Türkçe versiyonu” geliyor.

İlk sorudan itibaren herkesin hayatı değişiyor:

Reading:

“Yazar, karısı tarafından terk edilmesine rağmen neden hâlâ çay demliyor?”

A) Vazgeçemediği bir alışkanlık.

B) Sembolizm.

C) Çayı seviyor.

D) Çay Türk’tür, içilir.

Ve herkes D’yi işaretler, çünkü milli bilinç devreye girer!

Writing and Language:

“Hangisi Türkçe’ye daha uygundur?”

— “Ben geldim mi?”

— “Ben mi geldim?”

— “Mi ben geldim?”

Dilbilgisi değil, hayat felsefesi sorusu bu.

Sonunda sınavdan 0-800 değil, “anne onayı” puanı alınır.

Math:

Soru: “Ali’nin 3 arkadaşı vardır. Ayşe 2 çay, Mehmet 1 simit alırsa, kim gönül koyar?”

Yanıt: Matematik değil, sosyoloji.

---

Bölüm 5: Forum mizahı – Hep birlikte ağlarken gülmek

Bir gün forumda şöyle bir diyalog geçeceğini hayal edin:

— “Kanka SAT Reading çok zordu ya.”

— “Hangisi?”

— “Yazar karısına mı sinirliydi, sisteme mi anlamadım.”

— “Ben de ‘karınca kolonisi’ metaforuna takıldım.”

— “Ben o karıncaları hâlâ düşünüyorum.”

SAT, insanı öyle bir hale getiriyor ki, bir süre sonra rüyalarda bile “Which of the following best supports the claim…” sesiyle uyanıyorsun. Ama işin güzeli, hep birlikte bu acıyı paylaşıyoruz. Mizah da burada doğuyor: Aynı cümleye hem ağlayıp hem gülmek.

---

Bölüm 6: Kültürel farklar ve stratejik kahkahalar

Amerikalı çocuk “SAT” deyince “career path” düşünüyor, biz “kaç netle Harvard?”

Onlar essay yazarken “leadership” diyor, biz “hocam Türk kahvesiyle motive oldum.”

Ama işin özü şu: Her toplum sınavı kendi ruhuna göre yaşar. Bizim ruhumuz mizah dolu.

O yüzden Türk bir öğrencinin SAT hazırlığı genellikle şöyle biter:

“Reading çalıştım, Grammar bitti, ama Math’te moral gitti.”

Ve sonra o meşhur cümle: “Yine de iyiyim ya, TOEFL daha beter.”

---

Bölüm 7: Son söz – Sınav değil, hayatın esprisi

SAT Türkçe değil, evet. Ama biz o kadar yaratıcı bir milletiz ki, İngilizceyi bile Türkçe düşünerek çözüyoruz.

Paragrafta “The author implies…” yazıyor, biz içimizden “yazar aslında demek istiyor ki…” diye çeviriyoruz.

Ve işte o anda farkına varıyoruz: Dil ne olursa olsun, anlamaya çalışan insan her zaman kazanıyor.

Kim bilir, belki bir gün “SAT Türkçe Edition” gerçekten gelir; Reading kısmında Oğuz Atay, Writing kısmında Orhan Pamuk, Math kısmında “annemin pazarlık hesabı” olur.

O güne kadar, sınav stresini biraz kahkahayla, biraz dayanışmayla atlatmak en güzeli.

Peki sizce, “SAT Türkçe olsaydı”, hangi yazar ilk soruda çıkardı?

Benim tahminim: Ya Aziz Nesin ya da Sabahattin Ali.

Siz ne dersiniz, forumdaşlar?