Doğru akımdan nasıl üretilir ?

Tolga

New member
Doğru Akımdan Nasıl Üretilir? Bir Enerji Meselesinden Toplumsal Eşitsizliklere

Akşam kahvemi yudumlarken, elektrik kesildi. Karanlıkta otururken aklıma geldi: “Doğru akımdan nasıl üretilir?” diye sormak, aslında sadece bir fizik sorusu değil. Bu, bir toplumun enerjisini kimlerin ürettiği, kimlerin tüketeceği ve kimin bu güç döngüsünün dışında bırakıldığıyla da ilgili. O an düşündüm; belki de enerji, toplumsal yapılarımızın görünmeyen metaforuydu.

---

Elektriğin Sosyolojisi: Akım Kimin Elinde?

Teknik olarak doğru akım (DC), elektronların sabit bir yönde hareket etmesiyle oluşur. Ama gelin görün ki, toplumda bu “doğruluk” ve “istikrarlılık” meselesi herkes için aynı yönde akmaz.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP, 2023) verilerine göre, enerjiye erişim hâlâ dünyada sınıfsal, coğrafi ve toplumsal cinsiyete göre farklılık gösteriyor.

Afrika kıtasında her 10 kadından 4’ü hâlâ güvenli enerji kaynaklarına erişemiyor.

Kırsal bölgelerde kadınlar, evdeki “enerji sağlayıcı” rolünü görünmez biçimde üstlenirken; erkekler genellikle bu enerjiyi yöneten, dağıtan veya kontrol eden sistemlerin merkezinde yer alıyor.

Bu tablo bize şunu gösteriyor: “Doğru akım” sadece elektrik kablosundan geçmiyor; aynı zamanda toplumsal güç ilişkilerinin de içinden geçiyor.

---

Kadınların Empatik Enerjisi: Evdeki Sessiz Akım

Kadınlar çoğu zaman enerjinin görünmeyen üreticileridir.

Yemek pişiren, çocuk bakan, yaşlıya bakan kadınların emeği — adeta düşük voltajlı ama sürekli akan bir doğru akım gibidir.

Bu emeğin ne kadar kritik olduğunu, kriz anlarında anlarız. Örneğin, 2021’de Hindistan’ın bazı bölgelerinde elektrik kesintileri olduğunda, kadınların ücretsiz bakım emeği saatleri iki katına çıktı (Kaynak: World Economic Forum, 2022).

Bu, yalnızca enerji altyapısındaki bir sorun değil; toplumsal cinsiyet rollerinin kadınlara yüklediği sorumlulukların da bir sonucudur.

Kadınların empatik yaklaşımı — sadece evde değil, enerji politikalarında da — sürdürülebilirliğin en önemli bileşenidir.

Ama hâlâ onların fikirleri, karar mekanizmalarında “voltaj yetersizliği” gerekçesiyle göz ardı edilir.

---

Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımı: Sistemleri Dönüştürmek Mümkün mü?

Erkeklerin çoğu, özellikle mühendislik ve enerji sektörlerinde, yapısal çözümler üretmeye eğilimlidir.

Bu kötü bir şey değildir; tam tersine, sistem kurma ve stratejik düşünme becerileri enerji dönüşümünde hayati bir rol oynar.

Ancak sorun, bu çözümlerin sıklıkla “insan deneyimini” göz ardı etmesidir.

Yani enerji projeleri, çoğu zaman teknik olarak doğru ama toplumsal olarak “akımsız” kalır.

Brezilya’daki Solar Sister girişimi, bu dengesizliği kıran bir örnektir.

Proje, güneş enerjisini yaygınlaştırırken kadın girişimcileri eğitiyor, onlara enerji teknolojilerini öğretip kendi toplumlarında uygulama fırsatı veriyor.

Sonuç? Elektrik üretimi sadece fiziksel değil, toplumsal bir dönüşüm aracı hâline geliyor.

Kadın-erkek iş birliğiyle enerji, sadece cihazlara değil, hayatlara da ışık taşıyor.

---

Irk ve Sınıf: Enerjinin Görünmeyen Dirençleri

Irk ve sınıf faktörleri, enerjiye erişimin en belirleyici iki ekseni.

ABD’de 2022 yılında yapılan Energy Equity Report’a göre, siyahi ve Latin kökenli topluluklar enerji yoksulluğundan orantısız biçimde etkileniyor.

Bu gruplar, genellikle eski altyapıların bulunduğu bölgelerde yaşıyor, bu da elektrik kesintilerine, yüksek enerji maliyetlerine ve çevresel risklere maruz kalmalarına neden oluyor.

Sınıf meselesi de en az cinsiyet kadar belirleyici.

Türkiye’de dahi kırsal bölgelerde yaşayan yoksul haneler, ısıtma ve aydınlatma için hâlâ “doğal” kaynaklara (odun, kömür) bağımlı.

Oysa bu, sadece ekonomik değil; aynı zamanda sağlık ve eğitim alanında da zincirleme eşitsizlikler yaratıyor.

Kız çocukları, çoğu zaman bu işleri üstlenmek zorunda kaldığı için eğitimden geri kalıyor.

Yani enerji politikaları, aslında sınıf, ırk ve toplumsal cinsiyet ekseninde kesişen bir adalet meselesidir.

---

Doğru Akım mı, Eşit Akım mı?

Peki, “doğru akım”ın toplumsal karşılığı nedir?

Belki de “eşit akım” olmalıydı.

Bir toplumun enerjisi, her bireyin katkısıyla dengelenmeli.

Kadınların empatisi, erkeklerin çözümcülüğü, farklı etnik grupların deneyimleri ve alt sınıfların direnci — hepsi aynı sistemin parçası.

Eğer bir devre eksikse, ışık yanmaz.

Bu bağlamda, enerji dönüşümü politikaları yalnızca teknolojik değil, aynı zamanda etik bir mesele hâline geliyor.

Harvard Üniversitesi’nin 2021 tarihli Energy Justice Framework raporu da bunu vurguluyor:

> “Enerjiye erişim, bir mühendislik sorunu değil; adalet sorunudur.”

---

Forumda Soru: Senin Enerjin Nereden Geliyor?

Belki de hepimiz birer iletkeniz.

Kimi zaman fazla yükleniyoruz, kimi zaman akımımız kesiliyor.

Ama şu soruyu sormadan geçmeyelim:

> “Toplumun enerjisini kim üretiyor, kim yönetiyor, kim tüketiyor?”

Senin evinde, iş yerinde ya da mahallende enerjiye erişim bir ayrıcalık mı, yoksa bir hak mı?

Kadınların, göçmenlerin, işçilerin ya da öğrencilerin enerjiye erişimi ne kadar “doğru”?

Bu forumda bunu konuşalım. Çünkü belki de enerji dönüşümü, kabloların değil, insanların birbirini anlamasından geçiyor.

---

Son Söz: Akımın Yönünü Değiştirmek

Doğru akımdan enerji üretmek teknik olarak kolay: bir kaynak, bir devre, bir direnç yeterlidir.

Ama toplumsal anlamda doğru akımı bulmak, bundan çok daha karmaşıktır.

Çünkü orada direnç, kablolarda değil; önyargılarda, sistemlerde, normlardadır.

Enerjiyi dönüştürmek için önce bakış açımızı dönüştürmemiz gerekir.

Kadınların sesi duyulmadan, erkeklerin çözüm gücü adaletle birleşmeden, sınıfsal eşitsizlikler giderilmeden “doğru akım” asla saf bir enerji üretmez.

Belki de insanlık olarak önce şunu öğrenmeliyiz:

> Gerçek enerji, adaletten doğar; akımın yönü ise vicdandan belirlenir.